Depresyon, son birkaç on yılın en keskin şekilde artan ruh sağlığı bozukluklarından biri olmuştur.
Depresyonun nedenleri karmaşık ve tam olarak anlaşılmamış olsa da, giderek artan bir araştırma grubu, depresyon ve hava kirliliği arasındaki bağlantılara işaret ediyor. Son zamanlarda, yeni bir çalışma, hava kirliliğinin nasıl daha yüksek depresyon oranlarına yol açabileceğine ışık tuttu.
Bu çalışmada, araştırmacılar, nispeten yüksek düzeyde hava kirliliği ile bilinen bir şehir olan Pekin'de ikamet eden bir grup sağlıklı katılımcıyı incelediler. Araştırmacılar, hava kalitesi monitörlerini kullanarak, katılımcıların PM 2.5'e veya ince partikül maddeye maruziyetini incelediler. Katılımcılar daha sonra depresyon belirtileri açısından değerlendirildi ve ayrıca genel bilişsel performans için test edildi.
Çalışma, depresyon, düşük bilişsel performans ve hava kalitesi arasında halihazırda kurulmuş olan bağlantıyı ortaya koymanın yanı sıra, kirliliğin depresyon riskini artırabileceği olası bir mekanizma tanımladı. Araştırmacılar, majör depresif bozukluğa genetik yatkınlığı olan bireylerin, daha yüksek PM 2.5 seviyelerine maruz kaldıklarında bunu geliştirme olasılığının çok daha yüksek olduğunu buldular. Hava kirliliği de depresyonla ilişkili genlerin ifade edildiği sinir ağlarında iltihaplanmaya neden oluyor ve buna etki ediyor gibi görünüyor. Genetik yatkınlık ve çevresel uyaranın bu kombinasyonu, artan depresyon oranlarının yanı sıra neden çok kirli bölgelerde yaşayan bazı insanların depresyon geliştirdiğini ve diğerlerinin zihinsel olarak sağlıklı kaldığını açıklamaya yardımcı olabilir.
Depresyon ve hava kirliliği arasındaki bağlantıyı tam olarak anlamak için çok daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da, bu çalışma ileriye doğru atılmış büyük bir adımı temsil ediyor. Gelecekte, sonuçları aynı zamanda en yüksek genetik depresyon riski taşıyanların kendilerini proaktif olarak hava kirliliği de dahil olmak üzere çevresel risk faktörlerinden korumalarına yardımcı olabilir.